Gün içinde bir es: Nef-es

Resim
Yepyeni bir yol var aslında her gün önümüzde. 
Her nefesin bir başlangıç olduğunu unutalı ne kadar oldu?
Sanki sürekli, taş üstüne taşlar koyarak kendimize kuleler, şatolar, saraylar inşa ediyoruz.
O kadar eminiz ki, her şey bizim. Her şey garantide. Güvendeyiz. 
Almak,çoğalmak, artmak, en sevdiğimiz şekiller. Peki, neden hala bir yan tatminsiz, eksik ve bu kadar ürküyor her yeni nefesten?
Her alış, bir veriş getiriyor. Nefesin alma verme dengesi, tüm yaşam kalitemiz, sağlımız için her şeyden önemli. Nefesi aldığımız gibi, nefesi vermeyi de öğrenmemiz gerekiyor. 
Almak, tekrar almak, biraz daha eklemek, büyümek en çok istenilenler. Sadece olduğumuz halimizle, gerçekten olduğumuz halimizle, yeterince güçlü değiliz izlenimi var bir yerlerde. Güç, daha çok almaktan, daha büyük gözükmekten, daha sert olmaktan, daha çok çalışmaktan, daha çok meşgul olmaktan, daha çok biriktirmekten, istiflemekten, ismimizin önüne bir şeyler eklemekten, özgeçmişimizin altına deneyimler yazmaktan geçiyor gibi. Dinlenmek, sakin olmak, eksik olmak, hafif olmak… Yılda 2 haftalık bir tatilden ibaret.
Sanki tüm alınmış, eklenmişlikler bir ezilme, büzülme, darlık getiriyor.
Sıkışıklığı yaratmış olabiliriz, nefesimiz, kalbimiz, ruhumuz, hatta baya baya bedenimiz sıkışmış olabilir. Bu kadar sıkışıklığın olduğu bir yerde, bu kadar yoğunluğun olduğu bir ortamda, kimse güçten, sağlıktan bahsedemez.
Biraz alana ihtiyacımız var.
Bırakmaya hazır mıyız?
Önce ağzından, rahatlamak üzere nefesini ver… Ama tamamen ver. Biraz sabır gerekiyor. Ani tavırlar, hızlı beklentiler, kolay çözümler yerine, baya bekle. Çıksın eski nefesin. Bugüne kadar sıkı sıkı tuttuğun, küçük bir çocuğun en sevdiği oyuncağını bırakmayışı gibi yanında taşıdığın tüm gereksiz yükler, içinde tuttuğun nefesin. Yanında, içinde taşıyorsun onu. Güvendiğin şeyler sanıyorsun, halbuki toz, çöp, tortu. Hayatta kalması gereken ne varsa, zaten kalıyor yanımızda. Gereksiz olandan kurtulmanın ilk adımı nefesin. 
Sonra ağzını kapat, dişlerini rahatlat, dilin yumuşasın, alt damağına yayılsın, yanakların rahatlasın. Kaşlarının ortasını da gevşet, karnına, kalçalarına yansısın bu rahatlama. Boğazın için bir kez yutkun ve yumuşasın boğazın. Ve şimdi burun deliklerinden al nefesini… Mis. Ver nefesini burnundan, ama yetişmiyoruz bir yere, en azından sadece bir nefes bunu dene. Herkesin çok yoğun olduğuna şüphem yok. Her daim yapılacak işler var. Ama sadece burnundan nefes alıp, nefes vermeyi ve bu iki eylem arasında sadece nefesine odaklanmayı, acele etmemeyi 10 nefes araştırmak bile, tüm bedeni rahatlatmaya yetiyor. İnan, vakit kaybı değil.  
Belki yanlış tercihler oldu, belki de sadece hayat böyle olması gerektiği için, tüm çabamıza rağmen olaylar böyle gelişti. Sonuç: Olan oldu. Ama geç kalmışlık yok. Bugün olman gerektiği yerdesin, nefesin hala seninle ise, çok şanslısın. Bak nefesine, dinle nefesini, al nefesini ve ver nefesini.
İnan, her şey orada başlıyor. Alınan ve sakince verilen nefeste.
Nefes rahatlayınca, sakinleşince, bedenin sakinleşiyor, tüm sistemler, bağırsaklarından tut, bağışıklık sistemine kadar. Zihnin sakinleşiyor, çünkü nefesi almak kadar nefesi vermenin ne kadar rahatlatıcı, huzurlu ve güvende olduğunu yeniden görebiliyorsun o anda duygularında. Nefesin, duygularının, zihnin ve bedeninin tek birleştirici noktası. Hepsi bir. Nefesin rahatsa, sakinse, bil ki, sen de öylesin. Çünkü çoğu zaman önemsemediğin “nefes”, aslında bizzat sensin.
**
Yaklaşan buluşmalar: 
Resim

** Büyükada Pazar Keyfi:
 27 Nisan 2014 Büyükada Yoga& Meditasyon
** Datça Ovabükü Yoga Tatili: 28 Mayıs 2014 Datça Yoga Tatili

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İlk kez yoga dersine gideceklere tavsiyeler

108 sayısı...

Zora dayanmak