Neye ihtiyacın var?


Geçen gün bir dostumla sohbet ederken, ihtiyacını öyle iyi tanımladı ki... İşte bu dedim! İnsanın neye ihtiyacı olduğunu bilmesi, kendisini bilmesi ne harika bir şey. 

Yoğun iş temposu, kurumsal hayat, hız, acele, yetişmesi gerekenler, yukarıdan gelen emirler... Mesela Vinyasa Yoga (yani daha hareketli olan, her nefeste (neredeyse) bir duruşa geçilen, sürekli bir akışın olduğu Yoga stili) ona o kadar hitap etmemiş bir döneminde. İş hayatındaki hisse benzetmiş bu hali. Tam tersine, durmaya, sessizliğe, kendi hızına hasret çekiyormuş. Yin Yoga (bir pozda daha uzun süre kalınan, genellikle yerde uygulanan, daha sakin, meditatif, durağan bir Yoga stili) ilaç gibi gelmiş, halen de iyi geliyor kendisine. 

Peki, sen, ben, farkında mıyız ihtiyaçlarımızın?

Herkes, sen dışında herkes sanki daha iyi biliyor neyin sana iyi geldiğini.

Ne yemelisin?
Ne giymelisin?
Nasıl uyumalısın?
Nasıl ilişkiler kurmalısın?
Nasıl hareket etmelisin? 

Ve içine sinmese de, dışarısı daha iyi biliyor ya, ona göre hareket etmeyi daha doğru bulabiliyoruz sıkça. Kendimize güvenmeyeli, kendi içsel bilgimize güvenmeyeli kaç yıl oldu acaba...

Oysa sen, biliyorsun hepsinin en doğru cevabını. Tek sıkıntı, dışarıdan gelen bilgi- ses- enerji kirliliği. 

Tonlarca kitapta, eğitimde, eski kadim bilgilerde yazan “FARKINDALIK”, aslında bu soruyla ortaya çıkıyor bence çoğumuz için.

Benim neye ihtiyacım var? Ve bu böyle sabit bir cevap değil.
Bugün neye ihtiyacım var?
Bu dönem neye ihtiyacım var?

Her sabah uyandığında, ezbere yaşamak yerine, yapmak zorunda oldukların, değiştiremeyeceğin bazı sabitleri koruyarak, seçim yapabiliriz. 

İlk soru: “Bugün benim neye ihtiyacım var?” olsa, sen de bunu karşılasan, ne büyük hafiflik olur.

Ve fark et, kendin yerine önceliğin ne kadar fazla. İş önceliği, eş önceliği vs. Senden daha önemlisi var mı? Yok. Sen ne kadar ihtiyaçlarını karşılayabilirsen, önce fark edip elbette, o zaman daha mutlu bir birey oluyorsun. Birey anne olabilir, eş, sevgili, abla, arkadaş, çalışan, üreten... Her kimsen. 

Kafamızda düşünceler fazlalaşınca, dinlenmek için yeterli zaman ayırmayıp/ayıramayıp, yoğun bir tempo içinde çalıştığımız zaman, yorgun, hassas, zor dönemlerden geçtiğimiz zaman kendimizle, ihtiyaçlarımızla ciddi kopukluk yaşıyoruz. Bunu nereden anlayabilirsin: Kendini iyi hissetmezsin.

Ve kendini iyi hissetmek, insanın birinci görevi. 

Bu aralar bolca duyduğumuz öz şefkat, öz sevgi... Dışardan beklemek yerine, en sağlıklı haliyle önce kendine vermek, hayati bir bilgi. Bu dışardan sevgi alma, verme demek değil, ama o en büyük ihtiyaç duyduğun ilgi, destek, motivasyon yetişkin olunca kendi kendimize sağlanmak durumunda. Yoksa bolca duvara toslama gerçekleşebiliyor. 

Bir şeye ihtiyacın mı var? Bunu ondan bundan bekleme :) 

Bugün neye ihtiyacın var bir sor kendine?
Aklınla, okuduklarınla değil, için, kalbin karar versin.
Senden daha iyi kimse seni anlayamaz.
Senden daha iyi kimse seni destekleyemez.
O muhteşem güç, içimizde.
İhtiyaçlarına bizzat cevap ver, gücün artacak.

Belki bugün taze sıkılmış bir meyve suyudur ihtiyacın.
Belki güzel bir film izlemek.
Belki bir dostla sohbet etmek.
Belki erken bir uyku.
Belki biraz nefes, meditasyon, yoga... 

Daha az telefon, az email, az instagram, daha çok kendine ilgi göstermek için zaman ayırmayı unutma! 

Bu arada: İzmir, taşınma, hamilelik, doğum, bebeğimi büyütmek derken, yeniden ders vermeye başladım İstanbul’da. Baraka Yoga olarak evimiz bu ara Kadıköy Yeldeğirmeni’ne ikamet ediyor.

Çalışmalarımız hakkında bilgi almak istersen www.barakayoga.com adresini ziyaret edebilirsin.

Sevgiler,
Ece 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İlk kez yoga dersine gideceklere tavsiyeler

108 sayısı...

Zora dayanmak