Yoga is yoga

Aslında yazılacak çok şey var. Aslında yazabileceğim hiçbir şey yok. Çünkü duyduklarım önce kendi hazmımdan geçmesi gereken şeyler, kendi deneyimlemem gereken, kendime zaman tanımam durumlar. Zihinsel ve fiziksel olarak. Ama dört gün içinde de bir şeyler oldu. Sağ ayak yere dört noktadan köklenmeye başladı mesela, bu görülebilir bir sonuçtu kendi bedenimde. Bu eğitime katılmamda bir hedef yoktu, bir merak vardı ama bazı şeyleri bedende gözlemleyebilmek iyi oluyor.




Godfrey Devereux’un ismini ilk olarak evimde bulunan Zeynep Aksoy’un yoga dvd’sinde görmüştüm. Godfrey Devereux’un öğrencisinden gibi bir yazı vardı kapakta. Asıl Godfrey’e dair merak salmam sevgili Mey Elbi’nin Vinyasa eğitimine katılmamla oldu. Onun dersleri, Mey’in stili Godfrey’in etkisini taşıyordu, en azından bunu öyle söylüyordu. Benim merakım, şansım ve koşullar beni bu hafta Godfrey’in Dinamic Yoga Modül 1 eğitimine taşıdı.


Eğitime gitmeden önce çok heyecanlandım, nedenini tam olarak çözemiyorum, hafif bir strese kadar varabiliyor bu heyecan bende. Yeni bir yere gitmek, yeni bir şeye başlamak, kalbim durmak bilmiyor. Biraz sakin kalmak isterdim, belki de ben buyum. Heyecan heyecan heyecan…


Aşırı teknik bir sistem gibi gözükse de, bahsettiği kadarıyla ve anlayabildiğim kadarıyla Godfrey’in yogaya bakışı beni çok etkiledi. “Yoga yogadır” diyor Godfrey ve bedenin bir zekası var. Es geçtiğimiz, onu bir makine ya da bir araç gibi gördüğümüz, geçici, fani dediğimiz beden. Onun bir zekası olduğunu hiç bu kadar net düşünmedim. Godfrey ilk kez dediğinde de ne demek istediğini anladım sandım ama dört gün bu cümleleri bir sürü kez kurmasına rağmen, halen tam bedenimin zekasına güvenmekte değilim ama en azından bu bilgi beynimin bir kenarına dövme olarak yerleşti. Daha ne olsun.

Yoganın ne aşırı bir anatomik bilgi olması gerektiğini, ne aşırı bir spritüellik, ezoterik anlamlar içermesi gerektiğini, ne bir akrobasi olduğunu, fiziksel kuvvet ya da esneklik olmadığını söylüyor. Tek yapmak gereken şey bedenin zekasına güvenmek ve onu dinleyebilmek. Bedene güvenmek, bir duruştan çık dediğinde onu dinlemek, zihnin zekasını bedenden üstün tutmamak. Beden ne zaman ne yapması gerektiğini çok iyi biliyor.

Bilgi ile zekanın ayrımı hep gözden kaçıyor. Çok anatomi bilmek istiyorsan git bir kütüphaneye ve bir anatomi kitabı oku diye düşünüyor Godfrey, yogayı bu anatomi bilgileriyle öğretemezsiniz diyor. Birçok eğitmenin aşırı bilgiyi toplamasını, bunları öğrencilere vermesini ise tasvip etmez bir tavırla karşılıyor Godfrey. "Bu kadar çok bilginin karşısında öğrenci kendini salak hisseder. Bilgiyi sevebilirsin, çekici bulabilirsin, yardım alabilirsin ama bilgiyi bizzat deneyimlemen gerekir" diyor. Yalan mı, kesinlikle doğru. İyi yoga öğretebilmek için gereken tek bir şey var Godfrey’e göre, deneyim. Eğer bir şeyi kendin deneyimlemezsen başkalarının bilgilerine, sözlerine mecbur kalırsın ve bu asla sen olmuyorsun. Bu deneyimde kendi bedenine güvenmekle başlıyor. Nedense zihnin zekası birçok kişi için yetersiz. Her şey olması gerektiği gibi ve beden son derece zeki. Eğer bunu görmek başarılabilinirse, ki bu da deneyimle olabilecek bir durum, o zaman iyi yoga öğretme de kendiliğinden gerçekleşecektir. Tüm bunları ben demiyorum, Godfrey diyor ben anlamaya çalışıyorum, bir sonraki süreçte deneyimlemeye başlayacağım çalışarak.


Aldığın bilgiyi aktarmak değil, aldığın bilgiyi gerçekten deneyimlemek ve sonrasında aktarmak şart. Yaptığın duruştaki aksiyonu anlatabilme gerekir diyor ve bir dersi anlatırken yaptığın hareketi o kadar iyi deneyimlemiş olmalısın ki, gerçekleşen aksiyonları, o şekilde öğrenciye aktarmalısın. Hep bir hassasiyetle, duyarlılıkla. Yukarı bakan, aşağı kapan köpek duruşlarının öyle basit duruşlar olmadığını, beden gerçekten buna hazır olduğunda, beli zorlamadan, göğüs kafesini fışkırtmadan/ sırt bölgesini çökertmeden, dirseklerde aşırı esneme yaratmadan yapmak gerekiyor. Hazır olana kadar bedeni hazırlamak gerekiyor. Aksiyonları bilmeden, etki aktarmanın büyük bir eksiklik olduğunu fark ettim bu kadar Godfrey'in hassasiyeti, vurgusundan sonra. Yoksa hep arkasında bir boşluk, bir –mış gibilik var. Katılıyorum buna, kendimde bile katılıyorum. Her konuda ama özellikle yoga öğretmekten bahsedince arkası dolu olmalı, deneyimle, samimiyetle, kendinle.


Godfrey’in sesi halen kulaklarımda. Sürekli aynı ya da benzer cümleleri belirli aralıklarla, kendine has bir ses tonuyla tekrarlaması sanırım kulaklara yerleşiyor. Bu tekrarlar onun tekniğinin bir parçası, gerek vinyasa içinde hareket ederken, gerek verdiği talimatlarda. Kelimelerini özenle seçiyor, rastgele, tesadüfi bir şey yok. Deneyimlenmiş kendisi tarafından. “Beden tekrarla öğrenir, bedenin öğrenmesi tekrar ve tekrar ve tekrar pratikle olur, aksi takdirde zamanınızı boşa harcarsınız” diyor Godfrey.


Bu dört günün en ana cümlesi duyarlılık/ sensitivity üzerineydi, bedenin zekasını anlayabilmenin, hayatla aranı daha iyi yapmanın, her şeyin, tüm ilişkilerin, kendine, kendi çevrene, senden her yöne ve her yönden sana doğru bu kelimenin etrafında. Daha açık olması için Godfrey Devereux’ten anahtar cümle: “Yaptığın hareketlere/aksiyonlara ve onların etkilerine karşı duyarlı ol”… “Be sensitive to your actions and their impacts”… Üzerine söylenecek bir şey yok.


Sevgiler…


ps: bir sürü not aldım derste alabildiğim kadar, oradan daha yazmak istediğim bir sürü notlar var, kendimi hazır hissettikçe paylaşacağım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İlk kez yoga dersine gideceklere tavsiyeler

108 sayısı...

Zora dayanmak