Böyle düşünüyorum
Renklerin insanlar üzerinde büyük etkisi olduğu söylenir. Katılıyorum. Güneşli günler, yaz ayları her zaman daha keyifli gelmiştir. Daha renkli ve canlı. Sarı rengin gözlerimi kamaştırmasını, gri ve kapalı bir kış gününe tercih edebilirim. Genellikle böyle düşünüyorum.
Telefonla konuşurken moralim eğer bozuksa, “kendimi gri hissediyorum, bulutlu ve kapalı bir hava gibi” derim. Griler, bulutlar hep bir düşük enerji tanımlaması olmuştur hayatımda. Oysa alışverişe çıktığımda da elim ilk önce griye gider ilginç bir şekilde. İnsan psikolojisi karmaşık, insanın psikolojisi de inişler ve çıkışlar yaşayabiliyor. Çok normal ve doğal. 365 gün boyunca kendimi mükemmel hissetsem, sanırım sorun asıl orada başlar. Hayatta hep bir şeyler oluyor, zaten bu şekilde hayatta olduğumuzu anlıyoruz. Böyle düşünüyorum.
Telefonla konuşurken moralim eğer bozuksa, “kendimi gri hissediyorum, bulutlu ve kapalı bir hava gibi” derim. Griler, bulutlar hep bir düşük enerji tanımlaması olmuştur hayatımda. Oysa alışverişe çıktığımda da elim ilk önce griye gider ilginç bir şekilde. İnsan psikolojisi karmaşık, insanın psikolojisi de inişler ve çıkışlar yaşayabiliyor. Çok normal ve doğal. 365 gün boyunca kendimi mükemmel hissetsem, sanırım sorun asıl orada başlar. Hayatta hep bir şeyler oluyor, zaten bu şekilde hayatta olduğumuzu anlıyoruz. Böyle düşünüyorum.
Enerji denen kavram bir metre öteden anlaşılıyor. Burada yanlış anlaşılmak istemem, tamamen insanların etraflarına yaydıkları ve içsel enerjilerinden, ruh hallerinden bahsediyorum. Öyle bilimsel bir şey yazma iddiasında değilim, içimden yazmak geldi de yazıyorum. Bir yere bağlamak istemiyorum. Çakralara, renklere bağlamadan yazıyorum tüm bunları. Telefonda sesten bile anlıyoruz karşımızdakinin iyi mi kötü mü olduğunu. Hadi anlayamadın diyelim, gördüğünde anlıyorsun. İlk eğitimi çok sevdiğim Özlem Hocam’dan alırken, derse gelen öğrencinin ruh halini kısa sürede anlayacaksınız dediğinde, hiç inanmamıştım kendisine. Sonra sonra anladım ne demek istediğini. Sınıfın enerjisini birkaç saniyede koklamak çok da zor olmuyormuş gerçekten. Gelenler yorgun mu, enerjik mi, mutlular mı yoksa biraz canları mı sıkkın. Düşününce insan, eğer bunu sınıfta anlıyorsan, eş, dost ya da ailevi ilişkilerde bu enerjiyi, enerjinin hangi yükseklikte olduğunu anlamak hiç de zor olmuyor.
Evin içindeki kedilerim bile enerjime göre hareket ediyorlar. Tüm canlılar bunu anlıyor kısacası ve ben mekanların da enerjilerinin olduğuna inanırım. Öyle yerler vardır ki, adım bile atmak istemem. Anılar, hatıralar elbette etken, ama en çok insanların yarattıkları enerjiye bağlarım. Mekanları canlandıran insanlardır ne de olsa. Sözler, yüzünde oluşan mimikler ve belki de en çok niyetler enerjimizin büyük dalgalar halinde akmasına, çoğalmasına neden oluyor. Enerji yayılıyor, yayılıyor. İyi ya da kötü. Olumlu ya da olumsuz.
Olumlu enerji yayılsın, dalga dalga, köpük köpük. Kim hayır diyebilir ki ona? Olumsuz bir ruh hali içindeysek, belki de bir süre dinlenmek, sessiz kalmak, içindeki iğneleri, dikenleri biraz gözlemlemek gerekiyor. Bu çok zor, bunun yerine bağırıp çağırmak daha kolay bir seçenek, bunu da biliyorum ama bir olasılık olarak insanın kafasının bir köşesinde bulunabilir bu geri çekilme ve kendini biraz dinleme hali. İnsanların niyetlerini, söyledikleri sözleri ve yaydıkları enerjileri hafife almamaları gerektiğine inanıyorum. İçimizde büyük bir güç var. Belki içinde kalacağın sessizliğin adı meditasyon olabilir, belki ufak bir tatil, belki boş bir tuvale çizelecek değişik bir resim ya da yazılacak bir yazı ya da alınacak güzel bir duş. Arınmak bir şekilde oluyor, sabırla, kendinle.
Ece'cim gene harika bir yazı olmuş, konularının dinginliğinden, anlattıklarının çoğuna katıldığımdan dolayı mıdır bilemiyorum ama senin yazıların beni hep rahatlatıyor :) Stresimi alıyor, kafamdaki karmakarışık düşünceleri düzenliyor resmen... Hep yazman dileğiyle! Sevgiler...
YanıtlaSil:) ben kendim yazınca çok rahatlıyorum. en çok bu yüzden yazıyorum sanırım. teşekkür ediyorum, sevgiler Zeynepcim!
YanıtlaSil