Kırılganlık, yorgunluk ve dinlenme üzerine...






Derin bir nefes alıyorum. Tarihlerin değişmesi hiçbir şey ifade etmiyor, içimizde bir şeyler değişmedikçe.

Derin bir nefes alıyorum ve başımı biraz yukarı kaldırıyorum. Son günlerde bunu çok sık yapar oldum: Varsa bir ağaca bakıyorum, mümkünse gökyüzüne bakıyorum, yakalayabilirsem bir yaprakta güneşten süzülen bir ışık yakalıyorum ve iyi geliyor.

Şarkılarda bile derler, “başın öne eğilmesin”... Hiç iyi gelmez, iyi hissettirmez eğer gerekli bir nedenden bakmıyorsan. Sürekli başınızın öne doğru eğildiğini fark ediyor musunuz? 

Cep telefonları, boynumuzu, omurgamızı ne hale dönüştürüyor... Fark edin. Tam bir facia.

Sağlıklı bir omurga için gün içinde nasıl oturduğun, bilgisayar karşısında nasıl durduğun, nasıl yürüdüğün çok önemli. Yanlış alışkanlıklar bedene zamanla ciddi zarar veriyor. Birkaç yıl önce bu kadar kullanmadığımız cep telefonları yeni problem kaynağı. 

Nefes alırken, başımı yukarı kaldırarak (tamamen içten gelen bir hisle), sadece boynumun değil, doğal olarak ve özellikle de boğazımı rahatlattığımı fark ettim. Gün içinde başınızın öne eğildiğin fark ederseniz cep telefonunuza gömülmüşken, yavaşça yukarı kaldırın, iyi geldiğini hissedince tekrarlayın. Mümkünse düzenli yoga yapın; çünkü:

Bedende sıkılan, kısılan, daralan alanlar abuk subuk yaşam alışkanlıklarımızdan dolayı yaşamsız- nefessiz kalmaya başlıyor. Yoga uygulaması bu sıkışıklıklara çok iyi geliyor, bedende yaşam enerjisini arttırıyor. 

***
Deftere yeni bir tarih atarken, geçen seneyi düşünmeden edemedim. Ne acayip bir yıl oldu benim için. Kırılganlık, yorgunluk ve bir o kadar güçlü değişimleri barındıran bir yıl.

Ölümler, doğumlar... Anne olmak, dişiliği farklı bir boyutta deneyimlemeye başlamak. Çok üzülmek, çok sevinmek, dengeyi kaybetmek ve bulmak. Yıllarca sığınılan ergenlik halinin şımarıklık dönemini geride bırakmak, kendini kaybetmek ve bambaşka bir şekilde bulmak.

En çok da: Kendi hissettiklerinin arkasında durmayı öğrenmeye başlamak oldu geçen yıl. Kendi hissettiklerime saygı göstermek, onlara “yok olun” demek yerine, hislerimle nefes almak. Kendimi kimseyle kıyaslamamayı öğrenmek, bizzat deneyimleyerek. Kendi hayatına sahip çıkmak; bedeninle, kırılganlığınla, korkularınla. Kabul etmediğin, bakmadığın, reddettiğin bugüne kadar her ne varsa onlara sarılarak.

Sen sıkı sıkı değişmemek istiyorsun belki... Cildin değişmesin, işin değişmesin, duyguların değişmesin, evin değişmesin... Sevdiklerin hep yanında olsun. Değişecek her şey, korksan da, üzülsen de, çok sevinsen de, mutluluktan delirsen de.

Hamilelik, doğum ve sonrasında bedenimde ve hayatımda yaşadığım değişim inanılmaz. Değişimi kabul etmek, değişimi durdurmaya, dönüştürmeye zorlamamak hayatımda çok yeni. Ama nasıl iyi geldi! Nasıl hasret kalmışım... Bir kitabı kırk kere okuyup anlamazsın, aynı sınava defalarca çalışıp girip yine de geçemezsin ya... Onun gibi bir şey. Hayatın değişimini kabul etmek de “kendiliğinden” geldi. Hayat getirdi. Sıkıyorsa etme noktası var sanırım. Oraya denk geldim.

Tüm olan bitenin ardından, bu aralar dinleniyorum bebeğimden fırsat buldukça, derinden dinleniyorum. İçsel halim kış mevsimine güzel denk geldi. Yoğun değişimlerin ardından, durmak, dinlenmek, içe dönmek gibisi yok. Mevsimlerden kış olunca, en güzeli çalışsan bile “dinlenmeyi bilmek” bu dönemde. Bu sebeple favori uygulamam bu ara: Yumuşak akışlar dışında bolca Yin Yoga. 

Hamilelik- doğum sonrasında eklemlerimde yaşadığım hassasiyet yüzünden çok iyi geliyor. Sen de eklemlerinde hassasiyet yaşıyorsan, Yin Yoga eksik olmasın hayatından.

Tek başıma yapamam diyenler, deneyimli bir eğitmen eşliğinde derinden dinlenmek isteyenler için Ocak ve Şubat için iki etkinlik önerim var. Devrim Öztürk ile Ocak’ta Yin Yoga buluşması ve Şubat’ta muhteşem bir Kış İnzivasıgerçekleşiyor İstanbul’da.

Dilerim kışınız doğanın ritmine uygun geçsin. 
Dilerim kalbiniz huzurlu olsun. 
Sevgiler. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İlk kez yoga dersine gideceklere tavsiyeler

108 sayısı...

Zora dayanmak