Kayıtlar

Ocak, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yoga & Jazz

Resim
Müziksiz bir hayat düşünemiyorum. Yoga yaparken onu eksik etmiyorum. Derse hazırlanırken, müzik listemi de özenle hazırlıyorum. Sevmediğim hiç bir parça yer alamaz listemde. Kulağa hoş gelen, ruhu da okşar... Yağmurlu bir günde, pencerenin karşısına geçip, perdeleri iyice ellerinle köşelere itekleyip, pencereyi araladıktan sonra bir nefes... Yağmurun kokusu her zaman güzel. Belki bir ormanda olmak gibi değildir Kadıköy yakasındaki koku ama güzelliğinden yine de şüphe etmem. Güneşli günleri daha çok sevdiğimi, bir yaz çocuğu olduğumu, güneşten çok beslendiğimi bilirim. Yağmurla aram düzeldi, artık ondan da besleniyorum. Moral bozup, karanlık düşünceler arasında boğulmak daha kolay olabilir, ama matın ucuna geçip, müziği açmak daha iyi sonuçlar verdi. Bugünkü seçim Jazz olsun, albümün adı *'Therapy'. Yoga yaparken başka müzik mi kalmadı sorusu oluşabilir akıllarda, ancak ben yoganın her şeye açık olduğunu düşünüyorum. Her türlü müziğe açık yoga, her türlü insana, her şeye açık.

Dağın etrafında bir yılan

Resim
Kış etkisini gösterirken ruhumda, ara ara bir köşeye saklanasım geliyor. Rahatsız etmesin kimse beni, ben de kimseyi. Durayım köşemde, battaniye örtülsün üzerime ve öylece kalayım. Kış bitince, uykudan uyanır gibi tekrar başlarım eylemlerime psikolojisi kanımda dolaşmıyor değil ara sıra. Enerjim böyle azaldığı zamanlarda özellikle güç aldığım bir duruş var... Kobra . Bhujangasana - kobra Bhujangasana duruşunun sırt kaslarını güçlendirdiğini, kalp ve akciğerleri açtığını, strese, yorgunluğa iyi geldiğini, karın bölgesindeki organları uyardığını, kalçaları şekillendirdiğini, omuzları, göğüs& karın bölgesini esnettiğini vs. biliyorum. Son derece şifalı olan bu duruşun anatomik faydalarının dışında bir yaklaşımım var aslında. Kendimi güçlü hissetmemi sağlıyor. Gün içerisinde ders vermelerin, ders almalarının dışında birebir insanın kendiyle yaptığı çalışma apayrı oluyor. Günün akışında kendine vakit ayırmak, yogayla uğraşsan bile kendinle başbaşa yoga yapmak bazen zor gelse de artık b

Olduğu gibi

Resim
"Gelsin... Hayat bildiği gibi gelsin!" Ceza'yı çok severim, Sezen Aksu tartışılmaz. Muhabirlik yaptığım zamanlarda Ceza ile röportaj yapabilme şansım olmuştu, çok samimi ve kibar bir adam olarak kazındı hafızama. Harbi adam. Nerden nereyeee... İstanbul'un arka fonda yer aldığı bir akşamda, kulaklarımda bu şarkı tüterken, Vinyasa dersimin etkisini kemiklerimde hissediyorum. Yoganın pembe bulutlar üzerinde uçmak, hayata abuk subuk bir açıdan bakıp, "oooh her şey muhteşem" gibi bir yaklaşıma sahip olduğu yanılgısı var. "Ee yoga hocası olmuşsun, uçuyor musun?" v.b. tatlı sorular da geliyor. Cevabım, uçmuyorum, tam tersine ayaklarım sıkı sıkı yere basıyor. Ayaklarımı yerden kesersem de ellerimi ayaklarım gibi kullanmayı öğreniyorum. Gerçeklerden, hayattan uzak bir ilüzyon değil yoga. Kelimelere dökülecek gibi de değil. Herkes kendi deneyimi yaşıyor, herkes kendi deneyip görmeli. Bu akşamki vinyasa dersinde, arka arkaya yapılan güneşe selam serilerinde

Korkular sarmış dört bir yanımı

Resim
Korkular. Burada nokta koysam. Bıraksam bu sözcük sizinle konuşsa. Hemen sayfayı kapamak, ne saçmalamış bu diyerek kaçmak, belki bir an kalakalmak; hangisi olur tepkiniz bilemiyorum. Ben ne yapardım bilemiyorum. Bu aralar ne yaptığımdan bahsetmek isterim lakin. Hepimizin birtakım korkuları vardır. 'Hayır' diyen, 'benim yok abi' diyen varsa bana yazsın. Osho 'nun Korku* isimli kitabını okuyorum. Kalbime, en rahatsız olduğum duygularıma dokunan bir kitap oldu. Seviyorum Osho'yu, kafa adam, tartışılmaz. Doğru söylemiş diye, beni açıyor bu kitap diye herkese tavsiye etmeye başladım son zamanlarda. Kitabı okumakla birlikte korkularımı daha iyi görür oldum, hatta kitabı okuduğum bu süreçte tüm korkular arttı sanki. Seviyorum bu yüzleşme süreçlerini, kendimi tanıyorum, kendimi tanımak istiyorum. Okudukça da anlıyorum ki, yol yanlış değil. İnsan içine döndükçe korkularından arınıyor. Osho diyor ki... Tüm korkuların nedeni tektir. Nasıl? Olur mu? Bu kadar basit mi? Evet