İçimdeki çocuk dışarı!

Deniz otobüsünde bu yazıyı yazıyorum. Her zaman deniz otobüsünde bir şeyler yazmayı sevmişimdir, iş dönüşü günün özeti, günün duyguları, günün hesabı yapılır benim için kağıdın üzerinde. Her sene belirli tarihlerde defterlerimde deniz otobüsünden notlar bulmak mümkün. Geçen seneden farklı olarak işten değil, harika bir eğitimden geri dönüyorum bugün eve doğru. Marsha Wenig'in YogaKids eğitimi bugün başladı. Birkaç gün boyunca içimdeki çocuk dışarıda olacak, sonrasını bilemem ki...



Kendi sistemini oluşturmuş olan, tüm dünyada büyük ilgi gören YogaKids'in ardındaki isim Marsha Wenig. Son derece pozitif, rahat, ışıldayan, kahkahasını, gülümsemesini eksik etmeyen, şiire gönül vermiş, şiiri seven, Iyengar kökenli, yogaya kendini adamış cıvıl cıvıl bir kadın. Tüm enerjisi sınıfa yayıldı, epeydir bu kadar eğlenmemiştim yoga yaparken.

Benim içimdeki çocuk hiç bir zaman büyümedi. Onun tamamen büyümesini de istemem. Bazen beni çocukluğumdan beri tanıyanlar, "halen gözlerin aynı, hiç değişmemişsin" derler. İşin ilginci aynısını bende görüyorum gözlerimde. Kaybetmek istemediğim bir yanım, içimdeki çocuk yok olsa renksiz, anlamsız, sıkıcı olurum diye düşünüyorum, bu kadar büyük olmaya, bu kadar ciddiyete hiç bir zaman hazır olabileceğimi hissetmiyorum. Eksik olsun:) Nitekim bugünkü eğitimde iyice serbest bıraktık içimizdeki çocukları, kedi gibi miyavladık, tren olduk tüm Yogatime'ın içinde deli gibi koşturduk, resim yaptık, şarkı söyledik ve bir sürü güzel şey daha.

Mizah, espri, eğlence, yaratıcılık ve bunların yoga öğretmekle birleşmesi, yarının büyükleri olan bugünün çocukları üzerinde harika bir etki yaratacağından şüphe duyamıyorum. Burada aldıklarımı pratiğe dökebilecek miyim, henüz bilmiyorum, ancak tamamen farklı bir açıdan yogaya bakmak bile harika bir deneyim benim için.
  
Bu eğitimde son derece güzel insanlarla birlikte olduğumu hissediyorum. İlk defa yolum Yogatime'a düştü ve son derece sıcak, insana "hoşgeldin" diyen bir mekan olduğunu düşünüyorum, kendimi son derece rahat hissettim. Eğitime Türkiye'nin çeşitli yerlerinden katılımcılar yer alıyor, onlarla tanışmak da çok hoşuma gidiyor.

Yoga eğer yogaysa, yoga eğer birlik demekse, ki bunu her anlamda algılıyorum, o zaman bütün yoga severlerin ben demeden, ego tişörtünü bir kenara bırakarak elele vermelerini, paylaşım içine girmelerini umuyorum. Açık bir kalple. Tıpkı bugün olduğu gibi. İnsanların kendilerini ne olarak tanımladığının benim için hiç bir önemi yok, bir araya gelmek ve paylaşmak en değerlisi benim için.

Dersin sonunu Marsha Wenig güzel bir şiirle noktaladı. Marianne Williamson'un şiiri, ışığını yansıtmak üzerineydi. Her zaman güzel bir ışık gibi parlayabiliriz. Işıl ışıl olmak mümkün... Eğer ışıldarsan, başkaları da sende gördüklerinden ötürü kendi ışığını saçma cesaretini kendinde bulacaktır ve onlar da ışıldar... Kendi korkularımızdan arınabilirsek, varoluşumuz diğer insanları da kendiliğinden özgürleştirecektir.


Eğitimin ilk gününü ardımda mutlulukla bırakırken, birkaç gün daha çocukluğumu doya doya yaşayacağım. Derste kulağımı okşayan bir cümleyle yazımı noktalıyorum ve bu güzel cümleyi çok sevdiğim arkadaşım, bugünün doğum günü çocuğu Doğa'ya armağan ediyorum:) İyi ki doğdun, nice mutlu yıllara ...


"The best and most beautiful things in the world cannot be seen or even touched- they must be felt with the heart./ Dünyadaki en iyi ve en güzel şeyler görülemez ya da dokunulamazlar- onları kalbinle hissetmen gerekir."  Helen Keller



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İlk kez yoga dersine gideceklere tavsiyeler

108 sayısı...

Zora dayanmak