Zora dayanmak

İzmir'deki bahçede uzun zamandır bizimle yaşayan bir kaplumbağamız var, adı Kaplucan. Yaz aylarında bahçede biz kahvaltı ederken, onu da salatalık, domates gibi çeşitli sebzelerle elimle besliyorum. Pembe dilini çıkarıyor ve güçlü çenesiyle "hırt hırt" ısırıyor. Baya özledim onu, eğer başka bahçelere kaçmadıysa bu yaz da beraberiz. Duyu organları çok gelişmiş olan kaplumbağalar, en zeki hayvanlar arasında yer alıyor ve çok uzun yaşıyorlar. Acaba bizim Kaplucan kaç yaşında ...

Yoga asanaları arasında Kaplucan'ın ataları yer alıyor. Kurmasana, yani kaplumbağa duruşu. Almanca olarak takip etmeye çalıştığım *Yoga aktuell dergisinde okuduğum güzel bir makaleyi paylaşmak istiyorum. Her duruşun, her sembolün bir efsanesi var anladığım kadarıyla. Yavaş yavaş keşfetmeye başlıyorum. Sadece kol kaldırmak, bacak açmak değil yoga. Orası kesin, felsefe boyutu apayrı bir derya. Yüzelim o zaman.

"Kurma" Sanskritçe kaplumbağa demek, Vishnu'nun enkarnasyonuna adanmış bir duruş. Efsaneye göre, tanrıçalarla ifritler arasında ölümsüzlük içkisi amrita için yapılan bir savaşta okyanusun altına giren Mandara Dağı'nı Vishnu kaplumbağa olarak sırtıyla tekrar su yüzüne çıkarır. Sırtıyla büyük bir dağı kaldırmak, kaplumbağanın ne kadar dayanıklı olduğunun en büyük göstergesi olsa gerek. Güçlü bir zırhı vardır kaplumbağanın, dünyaya olduğu kadar, evrenin güçleriyle de bağlantılıdır. Karın bölgesindeki zırhı dünyayı temsil ederken, ikinci zırhı olan sırtı bir gökkubbe gibidir, sırtına yıldızlar bir ayna gibi yansır. Ne güzel bir kare...


Zor durumlar ve onlara dayanmak...En basit duruş bile birkaç nefes uzayınca zihin huzursuz oluyor, duruşlar daha zorsa zihin hemen duruştan çıkmayı araştırıyor. Zorluk ve dayanıklılık birbirini tamamlayan ve aynı zamanda şiddetle iten iki kelime. Kaplumbağa duruşunu bazı yogiler zorukları aşmanın sembolü olarak görüyorlarmış. Kaplumbağa zor durumdayken bile kollarını, bacaklarını zırhının içine çeker ve orada kalır, ateşe atılsa bile.

Duruş olarak bedenin hazır olmasının önemli olduğu bir asana Kurmasana, benim için ileri seviye bir duruş. Anlamı, felsefesi ise beni besliyor: İçsel olarak güçlenmek, dışarda esen fırtınalarda güçlü kalabilmek için Kurmasana güzel bir duruş. İnsanın içi güçlüyse, dışarıdaki zorluklar derecelerini arttırabilirler çekinmeden. Kendimden biliyorum, birçok şeyi "zor" diye değerlendirmemin nedeni içimdeki zayıflıktan kaynaklanabiliyor.

Kaplumbağanın bir diğer özelliği toprağa gömülmesi. Kral Milinda, öğrenciler Kurmasana duruşunda ne yapsınlar diye sorduğunda Bilge Nagasena şöyle yanıtlamış: "Rahatlık içindeyken tüm dünyaya sevgi dolu bir şekilde ışık saçmalılar, tehlikedeykense bir kaplumbağanın denize daldığı gibi meditasyon içine dalmalılar. Öğrenci sakinleşmek istediğinde sakin bir yere çekilip meditasyon yapmalıdır, tıpkı toprağa gömülen bir kaplumbağa gibi..." Bir kaplumbağadan örnek alınacak birçok nokta var sanki. Bu makaleye okumadan önce aklımın ucuna bile gelmezdi.

Kurmasana, karın bölgesindeki organları ve omurgayı güçlendiriyor, hazmı dengeliyor, pankreas ve karaciğeri canlandırıyor. Bağışıklık sistemi güçleniyor, dizdeki bağları esnetiyor, manipura çakrasını harekete geçiriyor, zihni sakinleştiriyor ve içe doğru dönmeyi sağlıyor.

Ufak bir İzmir kaçamağı yaptım ve geldim. Doğduğun büyüdüğün ev ayrıdır derler, öyle olduğunu hissediyorum kalbimin en derininden ve bir de insanın göbek bağı o evin bahçesindeki toprakla harmanlanmışsa aramızdaki bağın neden bu kadar güçlü olduğunu anlamak kolay oluyor. Kızlarağası'nda sevgili dostumla çıtır gevreğimi, İzmir tulumumu yedim, üzerine kahve içtim, falımı kapadım. "Güzel günler bizi bekler" cümleleri dökülüverdi ağzımızdan, gülümsedik, zamanı durdurmak istediğim bir iki gün geçirdim. İyi geldi. 

Herkese güzel bir Nisan ayı diliyorum...


* Kaynak: YogaAktuell dergisi, Şubat/Mart sayısı. 
Derginin aldığı kaynak Hatha Yoga: The Hidden Language : Symbols, Secrets, and Metaphor; Swami Sivananda Radha 

Yorumlar

  1. ''Rahatlık içindeyken tüm dünyaya sevgi dolu bir şekilde ışık saçmalılar, tehlikedeykense bir kaplumbağanın denize daldığı gibi meditasyon içine dalmalılar. Öğrenci sakinleşmek istediğinde sakin bir yere çekilip meditasyon yapmalıdır, tıpkı toprağa gömülen bir kaplumbağa gibi..."
    Ne kadar güzel bir öğüt,yazının tümünü severek okudum.Teşekkürler,baharın yeni açan tomurcukları gibi yüzünüzden tebessüm eksilmesin,sevgiyle kalın...

    YanıtlaSil
  2. ben bu yazıyı çok sevdi:)

    YanıtlaSil
  3. @ Nehire, teşekkür ederim. Öğüt kelimesini insan her zaman sevemiyor ama Nagasena'nınki çok içten olduğundan bana da pek sempatik geldi. Sevgiler...

    @ Brajeshwari: ben de seni çok sevdi:)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İlk kez yoga dersine gideceklere tavsiyeler

108 sayısı...