Zihnin nefesi

İlk yogaya başlarken asanaların üzerinde durmak, onlar üzerinde yoğunlaşmak daha önemli, hatta yeterli gelmişti bana. Hareketleri ne kadar yapabiliyorum, bacaklarım ne kadar esnek, bileklerim ne kadar güçsüz gibi detaylar mutlu ya da çok mutsuz eder olmuştu beni ara ara. Meditasyonda otururken zihnimin bir türlü sakinleşmemesi, “ne zaman bitecek de hareketlere geçeceğiz” düşüncesi meditasyonumun tam ortasında, vızır vızır vızırdayan bir sivri sinek gibi yerleşip duruyordu. "Zamanla asanalardan meditasyona doğru bir istek oluşacak içinde" demişti biri, kim olduğunu hatırlamıyorum şu anda ama saygı ve sevgimi yolluyorum. Ne kadar da doğruymuş.


Meditasyon yapmaya başladığımda, fazlasıyla zorlanmıştım. Düzenli bir hale gelmesi, her şeyden zordu. Kaçmak için binlerce bahaneler, yalanlar söyleyebiliyordum kendime. Bir gün bir güne uymuyor hiçbir zaman, ama başlarda beş dakikanın geçmesini beklerdim, geçmek bilmezdi. Disiplin kelimesi, geçenlerde Defne Suman’ın yazısında okuduğum gibi bir kavrama eşleşmişti belleğimde. Sevimsiz, itici, okulu hatırlatan, lisede giydiğim çirkin mavi cekete kadar denk gelen bir kelimeydi disiplin. Bu öğretilendi, bir de kendimin sorgulaması, araştırması gereken bir disiplin kavramı vardı, yaşamadan olmayan bir incelemeydi bu.

Kendime söz verdim ve mümkün olduğunca her gün meditasyon yapacaktım. Başlardaki beş dakika azabı, yavaş yavaş arttı, azap azalmaya, süre uzamaya başladı. Sürenin, sayıların bir önemi yok ama yarım saate kadar çıkabildi. Kendi istediğin bir şey için, kendine vakit ayırman, kendini disipline sokman, zorla giydiğim mavi ceketten farklıymış. Beş dakika, yarım saat ya da daha fazla sürebilir meditasyon. Nitelik önemli, nicelikten önce, ondan eminim, ama daha uzun kalabilmek, meditasyon yapabilmek büyük fark yaratıyor zihinde. Zihnin nefes aldığını, yıllardır karmaşık bilgilerle, düşüncelerle, hislerle dolan zihnin yeni bir alana doğru açıldığını hissediyorum. Meditasyonla zihnim nefes alıyor sanki... Burundan zihne ulaşan, her noktayı saran tertemiz bir alan. Sabah güne başlarken meditasyon ve yoga yapmak, her saatten daha farklı sanki. Yeni bir gün, yeni bir sayfa. Hem beden, hem zihin nefes alıyor. Asanaların amacı da bu değil mi? Bedenin çalışması, enerjisinin dengelenmesi ve meditasyona hazırlanması. Beden sakinleşmeden, zihnin sakinleşmesi zor oluyor. Neredeyse imkansız. Beden ruh zihin dengesi ancak bu şekilde yakalanabiliyor yeniden.

Zihnin sakinleşmesinin, odaklanmasının ne faydası olabilir peki? Oturup da bir yerlerden bilimsel maddeler eklemeyeceğim. En basit cevap anda kalmak sanırım. Anı kaçırmamak. Zıp zıp sıçramayı seven zihin, arkadaşla sohbetteyken akşam yapması gereken işi düşünebiliyor, güzel bir yoga dersinde, doruk noktası olan savasanadayken sabah iş yerindeki kavgayı ya da yarın öğlenki önemli bir toplantıya odaklanmayı tercih edebiliyor, kaçıyor da kaçıyor anlar. Anlar saatlere, saatler günlere, derken yıllara kadar gidiyor. Yaşanmamış yıllar isimli şarkı geliyor aklıma Sezen Aksu’dan.

Hayatta istediğimiz her şeyi elde edebilir miyiz? Bunun (belki birçok ya da birkaç kişi gibi) mümkün olmadığını düşünüyorum. Her şey bizim kontrolümüzde olmasını isterken, bir manyağa dönüşüyoruz. Gittikçe mutsuzlaşan, içtiği kahveyi kendi pişirmediği için tadını beğenmeyen, kapısını çalan beklenmedik misafirlere gıcık olan hallere bürünebiliyoruz. Kontrol var mı? Tüm kontrol elimizde mi? Hayır. Zihni kontrol etmek mümkün mü? Öğrenilebilir. Meditasyonla.

Bhante Henepola Gunaratana’nın Mindfulness kitabından, altı çizilen birkaç satır şöyle der:

“You can’t get everything you want. You can learn to control your mind, to step outside of the endless cycle of desire and aversion. You can learn not to want what you want, to recognize desires but not be controlled by them. This does not mean that you lie down on the road and invite everybody to walk all over you. It means that you continue to live a very normal-looking life, but live from a whole new viewpoint. You do the things that a person must do, but you are free from that obsessive, compulsive drivenness of your own desires.”


Şöyle çevirdim: “Her istediğini elde edemezsin. Bu imkansızdır. Neyse ki, başka bir seçenek var. Arzu ve nefretin sonsuz döngüsünden dışarı çıkarak, zihnini kontrol etmeyi öğrenebilirsin. İstediğin şeyi istememeyi, arzularını fark etmeyi, ama onların kontrolünde olmamayı öğrenebilirsin. Bu demek değil ki, bir yolun üzerine uzan ve herkesi üzerinden geçip seni ezmesi için davet et. Gayet normal gözüken yaşamını yaşamaya devam et, ama tamamen farklı bir bakış açısından. Bir insanın yapması gereken şeyleri yap, ama isteklerinin takıntılı, zorlayıcı hareketliliğinden özgür kalarak.”


Denemek her şeyin başlangıcı. Sebat, disiplin ve aşkla aranan dengeyi yakalamak mümkün… Asıl kontrol noktasının nerede olduğunu da unutmadan, inançla& sevgiyle dolsun kalbiniz.


Güzel bir Eylül olsun herkese, hoş geldin sonbahar!
Namaste.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İlk kez yoga dersine gideceklere tavsiyeler

108 sayısı...

Zora dayanmak