İkiden bire...
Yoga ne demektir? Birlik demektir, birleşmek, bir olmak
demektir.
Önce belki kendi bedeninle, sonra belki zihni biraz
sakinleştirip, kalbinin, karnının (yani iç sesinin/ iç dünyanın, gerçek senin)
dediklerine kulak vererek başlayan bir yolculuk, sonrasında sağındaki solundaki
insanlar derken, canlılar, tüm dünyaya doğru “bir” olma hali.
Ama biz ayrımda kalmaya alıştık. İkiliğe, ikileme çok
alıştık. Neredeyse bazen dayanamıyoruz ötekine ve tüm ötekilik hallerine. Ben
ve ötekinin sadece ötekisi değil, ben’e bile dayanılamayan zamanlar yabancı
olmasa gerek.
Seane Corne. Sianna Sherman. Dünyaca ünlü, yıllarını önce
yoga yapmaya, sonra da (sonra kısmı önemli sanki) yoga öğretmeyle işlemiş iki
önemli isim.
İsmi falan bırak bir kenara,
ışıldayan iki insan. Pırıl pırıl. Gülümsemeleri harika ama sanki bu dudaktan
değil gözlerden yayılan bir ışık. Aslında tek tek gelmeleri durumunda da büyük
ses getirebilen isimler olmasına rağmen, ikisi bir araya gelerek yer alabilmeleri harika bir örnek. Birlikte,
bir olarak.
Yoga eğitmenleri için yoğunlaştırılmış kısa bir kurs verdiler,
ben de katılma şansını yakaladım. Tüm yoga eğitmenlerinin içlerindeki hislerin
farklı olmadığını, onları dinlerken bir kez daha anladım.
Bir kere yoga eğitmeni olmak, zamanla olacak bir durum. Bunun
altı ne kadar çizilse az. Diğer fosforlu kalem şu cümleye yakışır: Kalpten
yapılacak bir hizmet. Sevmeden nasıl diğer işler olmuyorsa, yoga dersi vermek
asla sevmeden gerçekleşmeyeceğine inanıyorum. Yoga eğitmenlerinin de bir sürü kaygıları
oluyor; dersi doldurmak, stüdyoyu doldurmak, öğrencinin tekrar gelmesini
sağlamak, faturasını, kirasını ödemek, eğitmen olarak öğrencinin seni sevmesini sağlamak derken karmaşık hallere
girilebiliniyor. Bir de dengelenmesi gereken bir ego var ki, itiraf edelim yoga
eğitmenlerinin bazılarında “ben YOGA EĞİTMENİYİM, ben MUHTEŞEMİM” tehlikesine
yol açabiliyor. Ne de olsa çoğu zaman öğrenciye “iyi” geliniyor, bu da eğitmeni
mutlu ediyor, “BAK BEN NE OLDUM, VAY” noktasına getirmedikçe, evet çok güzel
bir his. Bir sürü şey düşünürken, sonuçta yoga dersi veriyorsak, yoga yapmaları için
öğrenciye bir köprü oluşturuyoruz bilgiyi aktarırken, yoga en baştan yaratılmıyor. Bir sürü stiller, akımlar var, artıyor da ama özünde yoga, yogadır.
Bu ve benzeri tüm noktalar, hepimiz insan olduğumuz için,
hepimizin maddi& manevi kaygıları da olduğu için gayet normal. Seane Corn
ve Sianna Sherman’ın da başından bunların geçtiğini, geçmekte olduğunu
dinlemek, bana çok iyi geldi. Bu tarz hisleri, kaygıları dengelemiş olduklarını
şüphesiz hissettim.
Özellikle belki biz yoga eğitmenlerinin kendine şu soruyu
sorması gerektiğinin de altını çizdiler: Neden yoga dersi veriyorum? Buradaki
neden, belki bizi hep merkezimizde tutmaya ve sağa sola, diplere ya da tepelere
doğru aşırıya kaçmamaya yardımcı olabilir. Belki de neden yaptığına bakmak, gerçekten yapıp yapmak istemediğini anlamak adına da güzel bir anahtar. Hatta bir de yakın yoga
arkadaşlarımızla anlaşıp, eğer bizzat fazla abartıp, aşırı “BEN SÜPERİM”
haline bürünürsek, bizi uyarmalarını rica etmenin faydalı olabileceğini
söylediler.
Seane Corn, yogada ağzımızla değil, kalbimizle
konuştuğumuzu söyledi. Bu yüzden derste kurulan cümlelerin öznesinin,
yükleminin ya da devrik halinin zaten bir önemi olmadığını vurguladı.
Düşünüyorum da, ne kadar doğru!
Bu hayatta ne yaparsan yap, elbette aklını da kullan ama
kalp! Sevgi! Oradan başlayan hiçbir şey, kötü olmuyor. Sevgi, yapıcı bir halde
yayılıyor etrafına. İster çocuğuna, ister öğrencine, komşuna. İki önemli ismi bir araya getirdiği için Cihangir Yoga ve
Yogatime’a da teşekkür etmek isterim. Yoganın Türkiye’de daha çok tanınması,
yogaseverlerin daha sık büyük kitleler halinde daha sık buluşmasını diliyorum.
Kasım ayında Baraka Yoga’da çeşitli etkinlikler yer alacak
düzenli yoga derslerimizin dışında. Göz atmak isterseniz: http://barakayoga.wordpress.com/etkinlikler/duyurular/
Ayrıca 10 Kasım Cumartesi saat 11.30’da Hamile Yogaderslerimiz başlıyor, sevgili Demet Sunar Caferzat ile.
Keyifli bir Kasım olsun. Sevgiler.
Yorumlar
Yorum Gönder