Dolunay'dan devam
Solumda dolunay.
Baya. Kocaman. Aydınlık. Ferah, belirgin. Es geçemiyorsun.
Hayatında da
öyle. Karanlıkta bir şey mi kaldı? Mutlaka bir kere çarparsın dolunayda o alanlara. Zorlar
gibi olur, hafif gerer, bazen tahmininden daha fazla. Yıllardır kolaylık
sağlayan “kötü” damgasını yapıştırmak istersen, izin vermez, ışıktır ne de olsa…
Kötüyü, iyiyi bilmez, her şeydir.
Es geçmenin, gözlerini kapasan da, içte olup bitene gözünü kapatamadığın bir fırsat dolunay. Uyumak istesen de, rüyanda karşına çıkartacak cinsten.
Kulağımda,
kolumda taşıdığım çok sevdiğim Ganesha’nın mantrası. Rasa söylüyor, ben de: “Om gam ganapataye namo namah!”
Öylesine
tedirgin oluyor ki insan ara sıra, sık sık, çoğu zaman. Hele bir başlangıç
varsa. Yeniden, bir sayfa açmak gerekince, göğsünü gere gere, kalbinde en ufak
bir korku olmadan, koşa koşa adımları atmaktan bahsediyorum. Yaş ilerledikçe,
daha çok soru soruyorsun, plan yapıyorsun, kendini kollamaya, hayatı “garantiye”
almaya çalışıyorsun. Bir yanın elbette bilerek, bunların yersiz, gereksiz, ama
bir o kadar da hayat ritminde olmadan olmadığını.
Neyse
ki Ganesha var, engelleri kaldırmak, başlangıçlar için enerjisi yardım ediyor. Sırt
üstü matın üzerine uzanıp, köprü duruşuna (Urdhva Dhanurasana) kalkıp, tüm
yükünü güçlü bir file bırakmak gibi. Kollarından, bacaklarından destek al,
köklen yere ve yüksel gökyüzüne. Kalbinin genişlediğini hisset, sırtın güvende,
taşıyor seni hayat. Derin bir nefes al ve ver. Bu kadar. Şimdi kalınan yerden
devam...
Yorumlar
Yorum Gönder