Akışsa hayat, artık bir tekneyim…




Nedendir bilinmez.

Yaşadığımız her şey. Birileri ile tanışırız, bir yerlere gideriz, bir şeyler yaşarız.

Yanlışlıkla ağaç dallarının altına girdiğinde, yüzüne değen örümcek ağları misali, birbirimize şeffaf, görünmeyen, ara sıra fark ettiğimizde ürperten ağlarla bağlıyız.

Sanki kocaman bir örümcek var, yıllar, yüzyıllar önce başlamış ağlarını örmeye. Biri demiş Havva, biri demiş Adem, biri demiş başka bir şey ve tüm zamanları, mekanları, olayları, insanları, canlıları örmüş birbirine.

Tek bir ipte. Tek bir çizgide.

Başı nerede, sonu nerede? Hepsi tek bir nokta gibi. Ötesi yok, sonsuz, baktıkça gözleri zorlayan bir ufuk.

Son aylarda her şey hızlı oldu hayatımda. Geçen 3-4 yılda kendimi çok bırakmak istediğim akış yerine, sürekli sınırlar koymaya, kendimi bir sahile bağlamaya, aynı kara parçasında yaşamaya, olabildiğince güvenli, temkinli ritimde hareket etmek için büyük bir efor harcadım. Şehrin ortasında, bir apartman olmak istedim.

Kendime "tü kaka" diyecek değilim, mutlaka bir nedeni vardı. Dalgalı denizler, belirsizlikler her ne kadar heyecan verici olsa da, uzun vadede sersemletici etki yaratabiliyordu ruhta. Sarsılınca insan, bir orada bir burada, bari kendimi sabitleyeyim demek istemiş olabilir bünyem. Ki kabul ediyorum ben sabitliği seven biriyim. Daha fazla yara almayayım, kendi köşemde takılayım diyebiliyor insan. Aynen böyle dedim de.

Çok şey öğrendim, öğrenmeye devam ediyorum ve yaşadığım her an için minnettarım hayat denen koca ağa. Bir çatı altında çok güzel insanlarla buluştuk, çok sevdiğim yoga başlığı altında zamanımızı paylaştık.

Bir deli rüzgar, beni yavaş yavaş harekete doğru sürüklemeye başladı. Sabit olmak, konfor alanımın dışına çıkmamakta bir süre direnmiş olsam da, kalbim hayatın beni sabitlenmeye değil, hareket etmeye davet ettiğini fark ettim.

Ve artık, en azından bir süre sabit değil, hareket halinde olacağım. Dört yıldır İstanbul’da düzenli olarak devam ettiğim yoga derslerim yerine, artık birçok şehirde (ki her yer olabilir ama özellikle İzmir’de) yoga ile ilgili çalışmalarıma (workshop, kamp, eğitim) devam edeceğim.


İstanbul’dan ilk adımı önce Bandırma’ya doğru yaptım güzel bir davet üzerine. Eğitmen arkadaşım Selin Üçüncü’ye ve iki gün boyunca yaptığımız çalışmalara katılan herkese çok teşekkür ediyorum. 

Ardından Datça’ya hareket ettik, yol arkadaşım Devrim Öztürk ile 4 gün boyunca Ovabükü’nde bu yazın ilk kampını gerçekleştirdik. Bundan sonra İstanbul da dahil olmak üzere, her yerde olabileceğimi hissediyorum. Belki bir cesaret, belki yeni bir sayfa, adı ne olur, bilinmez.


Bu bilinmezlik, aslında hayatın tanımı. Cesaretimi toplayarak, artık sabit değil, hareketli bir yoga eğitmeni olmaya devam edeceğim. Kendi çatımı İzmir’e taşıyorum. Ama derler ya, asıl evimiz, kendi bedenimiz. Dilerim ihtiyacı olan herkes için, kendi bedeni, ruhu ve kalbi güçlü bir çatı olur hayat yolunda. Dilerim penceremizi  taze havaya açabilir, kapımızı çalan yenilikleri direnmeden kabul edebiliriz.

Akışsa hayat, artık bir tekneyim… Yollarımızın kesişmesi dileğiyle.

Herkese güzel bir yaz diliyorum.

Namaste.


PS: Eğitim, workshop ve kamplardan haberdar olmak isterseniz barakayoga@gmail.com adresine mail atabilirsiniz. Bir sonraki etkinlik 3-7 Eylül’de Datça Yoga Tatili olacak. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İlk kez yoga dersine gideceklere tavsiyeler

108 sayısı...

Zora dayanmak