Değişimin gücü

"Bugün hiç ayaklarına baktın mı?"sorusunu sorduğumda genelde öğrenciler bunu bir espiri gibi algılıyor. Halbuki ben gayet ciddiyim...


Değişmeyi her zaman çok sevmişimdir. Değişimin hassas bir noktası olduğunu biliyorum, bunu zamanında birkaç kez deneyimledim. Daha önceleri bir hışımla yapardım değişimleri, değişimden çok bir yıkım gibi oluverirdi. "Olsun ve bitsin, gideyim ve kurtulayım" psikolojisiyle yaptım. Yaptım, sonrasında arkama doğru baktım ve yıkmak pek de iyi gelmemişti bana. Sakinlikle, yıkmadan, kırmadan yapılabilirmiş her şey...

İşimden sıkılırdım, dayanamazdım bir şeylere, çeker giderdim. Biraz zorlanırdım okulla işi yürütmeyi, orta yol yerine yine basardım istifayı. Hep karalar, hep aklar olurdu. Bir an gurur duyardım kendimle, bak ne kadar güçlüsün, bu tarz kararlar alabiliyorsun diye. Ama bu sadece kontrolsüz bir güçtü ve bu güç yapıcı değil, yıkıcı oldu. Çok büyüdüğümü sanmıyorum ve pek de büyümenin hayalini kurmuyorum ama yürürken ayaklarımın altında bastığım yeri daha iyi hissetmeye çalışıyorum. Asıl güç ayaklarımın altında, ayaklarımın her parmağında hissetmeye çalışıyorum yeri. O noktadan alıyorum gücümü, değişim yapmaksa, aceleden ziyade, sabretmekle oluyor.

Her zaman içinden geleni dışarı vurmak, sevmediğin durumları/kişileri buzdolabında istemediğin bir meyve gibi dışarı çıkarmak, daha sonra dolabın kapısını sonsuza kadar kapamak doğru değil. Kime neye kızıyorsam, kime neye öfkeleniyorsam, aslında tüm bunlara bizzat kendim izin verdiğimden oluyor. Bazen niyetler yanlış anlaşılabiliyor. Belki de ben kendimi iyi ifade etmiyorum, böylece karşımdaki durumlar beni istediği gibi yorumluyor. Herkes nasıl işine gelirse davranabiliyor. Hoş değil, ama  ben izin vermezsem, ben buna çanak tutmazsam, kimsenin de bana bir merakı yok. "Aman neredesin Ece, gel seni sinir edelim" gibisinden. Kendin kaşınırsan, kendin sonuçlarına katlanırsın. Katlanmamaya karar verirsen de, yıkmadan kendi yoluna devam edersin. Gidersin.  

Baharın başlangıcıyla birlikte, dilerim herkesin hayatına güzel yenilikler gelir, etrafınıza iyice filizlenir. Hava belki biraz kapalı, ama ağaçlarda çiçekler açmaya başladı. Kaldırın başınızı bakın. Esir almasın sizi günlük rutinler. Sabah uyanınca pencerenizi açın ve bir iki kuşun cıvıltısını dinleyin, öyle işe gidin. Hayat hediyelerini içinde barındırıyor, başını kaldırıp bakabilene o hediyeler, Noel Baba'dan değil:) 

Ben içimde güzel bir enerji hissediyorum, kendi yolumda, kendi gönlümde yatan çiçeklerin tohumlarını etrafıma serpmeye başlıyorum. Ertelemeden, gökten bana bir şeylerin inmesini, mucizelerin dışarda gerçekleşmesini beklemeden. Asıl kaynak olan içim kıpır kıpır... Baharın etkisi, mis gibi yayılsın, sarsın, sarsın. 

Namaste! 

Yorumlar

  1. Bazen çok sıkıldığımda; etrafımdaki işe yaramaz insanlardan ve gürültü dolu günden, ayakkabılarımı çıkarıp yumuşak toprağa basıveriyorum ayaklarımı. hmmm .. hissetmek için köklerin ruhunu.. biliyorum "sır", dünyanın üzerine serpilmiş her bir parçada gizli. her bir parça aslında tümün biri. o zaman gidiyor üzerimdeki tüm bunaltı. sanki milyonlarca yıl yaşamış gibi, sanki her çağda olmuş gibi hissediveriyorum .. sonsuzluğun içinde savrulduğumu bilmek bi çeşit huzur veriyor bana. o yüzden dediğin gibi bakmak lazım gözümüzün önündeki güzelliklere. bakmak değil görmek lazım güzellikleri yoksa bir anlamı kalmıyor yaşamın kendisinin.
    güzel dilekler için teşekkürler kendi adıma. güzel haftalar olsun..

    YanıtlaSil
  2. Namaste Ece'cim..Ne guzel yazdin yine.Ben ayaklarima hep bakarim biliyormusun,cunku benim ayak takintim var.Ayagina iyi bakan insan,sevdiklerine de iyi bakar diye dusunurum,kendine de.Cunku ayaklarimizdir bizi tasiyan onca gun.

    Ben hala cok sabirsizim,ki bu donemler sabrimin gelismis hali inan ki.silmeler oldu hayatimda,dedigin gibi hersey insan izin verdikce oluyor insan hayatinda,bazen cok yanlis anlasildigimi hissediyorum ama demek ki kendimi oyle yansitiyorum bende..

    super bir bahar olsun,saglam adimli,guzel ayakli:)

    YanıtlaSil
  3. @ Göktuğ: "Sanki milyonlarca yıl yaşamış gibi" hissi bende de ne çok oluşur. Dediğin gibi sır kitaplarda, filmlerde ya da trilyonların arkasında beklemiyor bizi, hayatın her köşesinde. bakmak ve görmek arasında dağlar kadar fark var. ah o farkındalık yok mu:)

    @Sibel: Ayak takıntın, ayağına olan hassaslığın ne kadar doğru. Ayaklar çekiyor bütün gün bizi, sanki boş bir laf gibi geliyor bazılarına, çekmek zorunda değiller ki bizi? İlgi alaka, bedenin, ruhun her noktasına olmalı. Nazik ve hassas davranmak, buna ayaklardan başlamak şart.

    Güzel yorumlarınız için teşekkür ediyorum. Yorumlar beni çok mutlu ediyor, sağolun:)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İlk kez yoga dersine gideceklere tavsiyeler

108 sayısı...

Zora dayanmak