Korkular sarmış dört bir yanımı
Korkular.
Mey Elbi'nin ders notlarında gözüme çarpan bir cümle: "Buddist geleneğinde savaşçı, kendi korkularına dümdüz, yargısız ve saldırmadan bakabilen, korkusuzluğu ve cesareti geliştiren bir kişi olarak tanımlanır. Her türlü şartlar altında, bu an içinde olanı net ve açıklık içinde görebilmek ve buna kalbini açabilecek cesareti gösterebilmek savaşçının yolu olmaya başlıyor."
Hepimiz bir yolda gidiyoruz, kendi yolumuz, ama tek bir yol bütününde değerlendirirsek. Güvensizliğin içinde de kendimizi rahat hissetmeyi başarabilirsek, işte o zaman bu anı yaşamayı başarabileceğiz sanırım. "Güvenlik dünyaya aittir; güvensizlik ise kutsal" diyen Osho, memur kökenli bir ailenin çocuğuna neler dediğini bilmiyor aslında:) Cesaret gerekiyor sanırım. İlk başta kendine karşı dürüst olabilmenin cesareti.
Korkuları yenmenin yöntemi ise bir: anını yaşa, iki: kendi içine dön. Kaçma kendinden, sürekli alışveriş, sürekli temizlik, sürekli yoğunum da yoğunum yapma. Kal kendi kendinle, dinle kendini, yüzleş, hesaplaş, kavga etme, barış içindeki senle diyor benim anladığım. Tam da o süreçteyim ve kararlıyım, korkularım var ve üzerine üzerine gideceğim, içime döneceğim ve yapabilirsem şayet üzerime aldığım korkuları bilinçli bir şekilde bırakacağım.
Bu konuya ilgi duyan herkese kitabı tavsiye ediyorum. Bence tüm sorunlarımızın temeli korkularımız. Anınızı sık sık yaşabileceğiniz, cesur& korkusuz günler dilerim.
Burada nokta koysam. Bıraksam bu sözcük sizinle konuşsa. Hemen sayfayı kapamak, ne saçmalamış bu diyerek kaçmak, belki bir an kalakalmak; hangisi olur tepkiniz bilemiyorum. Ben ne yapardım bilemiyorum. Bu aralar ne yaptığımdan bahsetmek isterim lakin.
Hepimizin birtakım korkuları vardır. 'Hayır' diyen, 'benim yok abi' diyen varsa bana yazsın. Osho'nun Korku* isimli kitabını okuyorum. Kalbime, en rahatsız olduğum duygularıma dokunan bir kitap oldu. Seviyorum Osho'yu, kafa adam, tartışılmaz. Doğru söylemiş diye, beni açıyor bu kitap diye herkese tavsiye etmeye başladım son zamanlarda. Kitabı okumakla birlikte korkularımı daha iyi görür oldum, hatta kitabı okuduğum bu süreçte tüm korkular arttı sanki. Seviyorum bu yüzleşme süreçlerini, kendimi tanıyorum, kendimi tanımak istiyorum. Okudukça da anlıyorum ki, yol yanlış değil. İnsan içine döndükçe korkularından arınıyor.
Osho diyor ki... Tüm korkuların nedeni tektir. Nasıl? Olur mu? Bu kadar basit mi? Evet. Düşününce mantıklı, tüm korkumuz ölümden kaynaklanıyor. Kim ne derse desin bilmiyoruz, ne olacak ne edecek. Deneyen, ben gittim geldim diyen yok henüz. Ölüm korkusundan türüyor tüm korkular. Yükseklik, yalnızlık, hastalık... Düşünün kendi korkularınızı, kesinlikle mantıklı. Sevdiklerini kaybetmek... Bu da ölüme dayanıyor.
Bir adım daha ileri gidiyor Osho ve aslında ölüm değil, zaman korkusu diyor. Hoppa! Dur! Ölümü anladık da, zaman ne alaka? "Çünkü ölüm tüm zamanı durdurur. Kimse ölmekten korkmaz. Bilmediğin bir şeyden nasıl korkabilirsin ki? Korku sadece bilinen şeylerde vardır. (...) Ölüm, yaşamdan çok daha iyi olabilir. Korku, ölüm değil zamandır."
Hindistan'da ölüm ve zaman kavramları için aynı sözcük kullanılıyormuş, 'kala'. "Zamanın geçmesi demek, yaşamın geçmesi demektir" diyor Osho. Aslında her gün duyduğumuz, ezbere bildiğimiz cümleler, atasözleri, deyimler gibi geliyor kulağa. Ama bunu bağlayınca korkuya, uzatınca anlamını ölüme kadar, işte orada devasa bir mum yanıyor beynimin içinde. "Korku ölümden değil, zamandandır. Ve eğer ona iyice bakarsan, bu korkunun yaşanmamış bir yaşam korkusu olduğunu görürsün- henüz yaşamamışsındır" diye açıklamış Osho. Korkunç bir tanımla, sanırım benim de kabusum bu: Yaşanmamış bir yaşam. Bundan daha kötü ne olabilir? Zihin sürekli bir sıçrayışta, sürekli bir arayışta, sürekli geçmişi inceleyip, derleyip, eleştirirken, geleceğe dair planlar, istekler, hırslar, komplo teorileri hazırlamakla meşgulken, gel de yaşamını, bu anını yaşa. Zor be Osho!
Bir yerden başlamak lazım. Aslında hep başlamak lazım. Zihin sürekli unutuyor, hayat bazen bir iyilik yapıp sana bunu hatırlatıyor. Korkular var, öğretildi sana bu. Kim öğretti tam olarak bulmak mümkün değil; annem öğretti desek, e onun da annesi var, Havva'ya kadar gider bu korku öğretisi. Zihnimiz de yaratıyor. Burada bir sorumlu aramak en yanlışı aslında. Bunu yargılamadan, olduğun gibi kabul etmek gerekiyor. Tek istediğimiz aslında hayatı yaşamak. Bu anı yaşamak.
Hindistan'da ölüm ve zaman kavramları için aynı sözcük kullanılıyormuş, 'kala'. "Zamanın geçmesi demek, yaşamın geçmesi demektir" diyor Osho. Aslında her gün duyduğumuz, ezbere bildiğimiz cümleler, atasözleri, deyimler gibi geliyor kulağa. Ama bunu bağlayınca korkuya, uzatınca anlamını ölüme kadar, işte orada devasa bir mum yanıyor beynimin içinde. "Korku ölümden değil, zamandandır. Ve eğer ona iyice bakarsan, bu korkunun yaşanmamış bir yaşam korkusu olduğunu görürsün- henüz yaşamamışsındır" diye açıklamış Osho. Korkunç bir tanımla, sanırım benim de kabusum bu: Yaşanmamış bir yaşam. Bundan daha kötü ne olabilir? Zihin sürekli bir sıçrayışta, sürekli bir arayışta, sürekli geçmişi inceleyip, derleyip, eleştirirken, geleceğe dair planlar, istekler, hırslar, komplo teorileri hazırlamakla meşgulken, gel de yaşamını, bu anını yaşa. Zor be Osho!
Bir yerden başlamak lazım. Aslında hep başlamak lazım. Zihin sürekli unutuyor, hayat bazen bir iyilik yapıp sana bunu hatırlatıyor. Korkular var, öğretildi sana bu. Kim öğretti tam olarak bulmak mümkün değil; annem öğretti desek, e onun da annesi var, Havva'ya kadar gider bu korku öğretisi. Zihnimiz de yaratıyor. Burada bir sorumlu aramak en yanlışı aslında. Bunu yargılamadan, olduğun gibi kabul etmek gerekiyor. Tek istediğimiz aslında hayatı yaşamak. Bu anı yaşamak.
Mey Elbi'nin ders notlarında gözüme çarpan bir cümle: "Buddist geleneğinde savaşçı, kendi korkularına dümdüz, yargısız ve saldırmadan bakabilen, korkusuzluğu ve cesareti geliştiren bir kişi olarak tanımlanır. Her türlü şartlar altında, bu an içinde olanı net ve açıklık içinde görebilmek ve buna kalbini açabilecek cesareti gösterebilmek savaşçının yolu olmaya başlıyor."
Hepimiz bir yolda gidiyoruz, kendi yolumuz, ama tek bir yol bütününde değerlendirirsek. Güvensizliğin içinde de kendimizi rahat hissetmeyi başarabilirsek, işte o zaman bu anı yaşamayı başarabileceğiz sanırım. "Güvenlik dünyaya aittir; güvensizlik ise kutsal" diyen Osho, memur kökenli bir ailenin çocuğuna neler dediğini bilmiyor aslında:) Cesaret gerekiyor sanırım. İlk başta kendine karşı dürüst olabilmenin cesareti.
Korkuları yenmenin yöntemi ise bir: anını yaşa, iki: kendi içine dön. Kaçma kendinden, sürekli alışveriş, sürekli temizlik, sürekli yoğunum da yoğunum yapma. Kal kendi kendinle, dinle kendini, yüzleş, hesaplaş, kavga etme, barış içindeki senle diyor benim anladığım. Tam da o süreçteyim ve kararlıyım, korkularım var ve üzerine üzerine gideceğim, içime döneceğim ve yapabilirsem şayet üzerime aldığım korkuları bilinçli bir şekilde bırakacağım.
Bu konuya ilgi duyan herkese kitabı tavsiye ediyorum. Bence tüm sorunlarımızın temeli korkularımız. Anınızı sık sık yaşabileceğiniz, cesur& korkusuz günler dilerim.
Namaste.
*KORKU -Yaşamın Güvensizliklerini Anlamak ve Kabullenmek, Osho, Butik Yayıncılık
Kendi içine dönüp,kendini çözümlemeye başladığında,kendini sevmen gerektiği eylemini kavramaya başladığın an yaşam zamanını başka gözle görmeye başlıyorsun.İster korku olsun ister başa çıkman gereken başka bir olay olsun duruş ve davranışlarında kesin bir değişim oluyor.
YanıtlaSilGüzel bir yazıydı,teşekkürler,sevgiyle kalın...
"Korku ölümden değil, zamandandır. Ve eğer ona iyice bakarsan, bu korkunun yaşanmamış bir yaşam korkusu olduğunu görürsün- henüz yaşamamışsındır" diye açıklamış Osho.
YanıtlaSilKorku öğretilmemişse bile, genetiğimizde var, üstesinden gelmeliyiz. Yarın en büyük korkularımdan birisiyle yüzleşeceğim, öncesinde bu yazıyı okumak bana çok iyi geldi. Eline sağlık cenem dostum!
Bu kitabı okumalıyım!
Güzel bir konuymus. Anini yasamak zor gercekten hemde cok zor.
YanıtlaSilInsan sadece kendisi icin korksa yine neyse ama korkularin en büyügünü cocugu icin yasiyor.
Kitabi listeme aldim, tesekkürler tavsiye icin.
Sevgiler
Iyiki yazmışsın bu yazıyı, şu aralar benim için de bu kitabın tam zamanı gibi hissediyorum :) En kısa zamanda alacağım. sevgiler...
YanıtlaSilEcem bu şu ana kadar okuduğum en taş gibi yazıydı. Aç aç oku, o cinsten. Üzerine çok konuştuk, daha da çok konuşmalıyız aslında. İnsan her seferinde yeni bir şey keşfediyor çünkü...
YanıtlaSilsüper yazı! tebrikler ececim. vallahi benim de korkum yaşanmamış hayat. onu da geçtik bizi korkuttular yıllarca cehennem diye diye:)
YanıtlaSilsüpersin be ece be :)
YanıtlaSilYarın yok ki... ;-)
YanıtlaSil